Değişik Kamu Kuruluşunda Geçen Süreler :
İşçinin çalışması özel sektöre ait kuruluşlarda olabileceği gibi kamu kuruluşlarında da hatta kısmen kamu kuruluşlarında kısmen özel kuruluşlarda çalışma olgu olabilir. Hizmetin geçtiği bu kamu kuruluşlarının aynı veya değişik bakanlıklara bağlı kuruluşlar olması herhangi bir farklılık doğurmayacaktır.[1] İşçinin farklı kamu kuruluşlarında geçirdiği süreler şartların tekemmülü ile birleştirilecek ve işçi, kamu kuruluşlarında geçirdiği tüm süre üzerinden kıdem tazminatına hak kazanacaktır. Şimdi bu şartları inceleyelim:
İş Kanunun 14. Maddesinin 4. Ve 5. Fıkrasına göre “T.C. Emekli Sandığı Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununa veya yalnız Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olarak sadece aynı ya da değişik kamu kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle Sosyal Sigortalar Kanununa göre yaşlılık veya malullük aylığına ya da toptan ödemeye ha kazanan işçiye, bu kamu kuruluşlarında geçirdiği hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son kamu kuruluşu işverenince kıdem tazminatı ödenir. Yukarıda belirtilen kamu kuruluşlarında işçinin hizmet akdinin evvelce bu maddeye göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona ermesi suretiyle geçen hizmet süreleri kıdem tazminatının hesabında dikkate alınmaz”.
Öncelikle hükmün incelenmesinden de görüleceği üzere “son kamu kuruluşu işverenince” kıdem tazminatı ödemesi yapılacaktır. İşçinin evvelden çalıştığı kamu kuruluşlarının kıdem tazminatı kendi dönemleri de dahil olmak üzere sorumlu olmadığını kanunun açık hükmü gereğince belirtmek gerekmektedir. Kamu kuruluşlarında geçen çalışma sürelerinden sadece son kamu kuruluşu sorumludur.
Kamu kuruluşlarında çalışılan hizmet birleştirilmesinde ilk değerlendirilmesi icap eden kamu kuruluşu lafzıdır. Burada söz konusu olan kamu kuruluşları İK 14/7 uyarınca genel, katma ve özel bütçeli idareler ile 3346 sayılı kamu iktisadi teşebbüslerine ilişkin kanunda sayılan kurumlardır.[2]Bunun yanında kendilerine bazı kamu yetki ve görevleri verilmiş olup, galip vasıfları bu kamu hizmetlerini yürütmek olan yukarıda sayılan kuruluşlardan ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından olmayan özel kanunlara tabi kurumlar ve İller Bankası da kamu kuruluşu olarak kabul edilmektedir.[3]
Kamu kuruluşunda geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi için son kamu kuruluşundaki iş akdinin “yaşlılık veya malullük aylığı ya da toptan ödeme almak amacıyla” nihayete erdirilmiş olması icap etmektedir. Yani hizmet birleştirilmesi tüm hallerde değil emeklilik ya da toptan ödeme almak amacıyla sonlandırılması halinde mümkündür. İşçinin haklı fesih sebebi de olsa belirtilen haller dışında kamu kuruluşlarında geçen hizmetlerinin birleştirilmesi hakkı doğmamaktadır.
Hizmet birleştirilmesi için diğer şart ise kamu kuruluşundaki çalışmanın işçi vasfı ile olmasıdır. İşçinin son çalışmasının işçi vasfında olması elzem olmakla birlikte, evvelki çalışmalarının işçi olarak geçirilmiş olmasının şart olup olmadığı tartışmalıdır. Öğretideki bir görüşe göre kıdem tazminatına esas alınacak süreler daha önceki kamu kuruluşlarında da işçi olarak geçirilmiş sürelerdir.[4] Ancak doktrinde kahir ekseriyet müdafaa edilen diğer görüşe göre ise daha önce işçinin memur statüsüyle çalıştığı sürelerinde hizmet birleştirilmesinde esas alınması icap etmektedir.[5]
İkinci görüşün kabulü ile birlikte Kanunda lafzını bulan “işçinin hizmet akdinin evvelce bu maddeye göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona ermesi suretiyle geçen hizmet süreleri kıdem tazminatının hesabında dikkate alınmaz” hükmünün değerlendirilmesi icap etmektedir. Zira memuriyet ya memurluktan çıkarma suretiyle ya da istifa suretiyle sonlanmaktadır. Her iki hal kıdem tazminatına hak kazandırmayacak sonlanma şeklidir. GÜNAY’a göre memuriyette geçen sürenin istifa yoluyla sona ermesi halinde önceki dönemle arada bir fasıla olmaksızın işçiliğe geçiş halinde kıdem tazminatında değerlendirilebilir. Aksi halde memuriyetten istifa dışında bir ayrılma şekli bulunmamaktadır.[6] Naklen geçişlerde istifa iradesi söz konusu olmayıp nakil arzusu bulunmaktadır. Bu durumda çoğu kez memuriyet izni sırasında işçiliğe başlama görülmektedir. Böylece çakışan süreler ve aralıksız çalışma hali istifa olgusunu ortaya çıkarmamaktadır. [7]
Yargıtay’ın konu hakkındaki görüşü istikrarlı değildir. Anca en son kararlarında ikinci görüşü benimsemekte ve memurlukta geçen sürelerin de kıdem tazminatı hesabında göz önünde bulundurulmasını içtihat etmektedir.
Kıdem sürelerinin birleştirilmesinde yukarıda kısmen değinildiği gibi işçinin önceki kamu kuruluşundaki iş akdinin kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona ermiş olması gerekmektedir. Bundan kaynaklı önceki çalışma işverenin haklı feshi ile sonlanmışsa bu çalışmanın kıdem hesabında göz önünde bulundurulmaması icap etmektedir.
Burada son olarak Yargıtay’ın taraftar bulmayan muvazzaf askerlik borçlanmasına ilişkin müstekar uygulamasından bahsetmek icap etmektedir. Bu görüşe göre askerlik süresinin borçlanılmış olması şartıyla kıdem tazminatı hesabında göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Şayet işçi askerlik süresine karşılık prim borcunun tamamını ödemeyip aylık tahsis dilekçesinde askerlik borçlanmasının geri kalan kısmını ödemeyeceğini belirtmişse sadece prim borcu ödenen askerlik süresi nazara alınır.[8] Bu görüşün haklı hiçbir tarafı bulunmamaktadır. Sosyal Güvenlik Hukuku açısından önem arz eden askerlik süresinin borçlanma halinin kıdem tazminatında göz önünde bulundurulacak şekilde teşmiline sebep gösterilebilecek hiçbir kanun maddesi bulunmamaktadır. Kaldı ki iş ilişkisinin kısaca çalışma olgusunun karşılığı olan kıdem tazminatı hesabının işçilik vasfının dahi olmadığı askerlik süresinin de dahil edilmesi suretiyle yapılmasını mantıklı gösterecek hiçbir sebep söz konusu değildir. Askı sürelerini dahi sınırlı olarak kıdemden sayan Yargıtay’ın iş ilişkisinin devamının söz konusu bile olmadığı borçlanılan mıuvazzaf askerlik dönemini kıdem tazminatında dikkate alması kendi içinde bir çelişki niteliği taşır. [9]
[1] TUNÇOĞMAĞ & CENTEL İş Hukukunun Esasları 238
[2] SÜZEK Bireysel İş Hukuku 706
[3] GÜNAY 402
[4] ÇELİK & CANİKLİOĞLU & CANPOLAT İş Hukuku Dersleri 520
[5] SÜZEK Bireysel İş Hukuku 707, Günay İş Davaları 403, TUNÇOMAĞ & CENTEL 238
[6] “Davacının astsubaylıktan istifaen ayrıldığında bir tereddüt yoktur. İstifa hizmet akdinin kıdem tazminatı ödenmeksini gerektirmeyecek şekilde bir sona erme halidir. 1475 sayılı İş Kanunun 14. Maddesinin 5. Fıkrası hükmüne göre hizmet akdinin kıdem tazminatı ödenmesini gerektirmeyecek şekilde sona ermesi suretiyle geçen hizmet süreleri kıdem tazminatının hesabında nazara alınmaz.” 9. HD ., 24.1.2007 16628/737
[7] GÜNAY İş Davaları 403
[8] GÜNAY İş Davaları 403
[9] SÜZEK Bireysel İş Hukuku 709
Hi, this is a comment.
To get started with moderating, editing, and deleting comments, please visit the Comments screen in the dashboard.