Borca İtiraz DilekçesiDiğer DilekçelerHukuki YazılarİhtarnameMalatya AvukatSuç Duyurusu DilekçesiTakipsizlik İtiraz DilekçeleriTapu ve İmar HukukuTrafik Cezası İtiraz Dilekçeleri

Hile Sebebiyle Tapu İptali

 

ÖZET
Hata, hile veya korkutma sebebiyle sözleşmeden dönme hakkı irade bozukluğunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir beyan, delil veya dava yoluyla kullanılabilir. Bu beyanın yapılması şekle bağlı değildir. Hata, hile veya korkutma iddiası her türlü delille
ispatlanabilir.
Y. 1. HD E. 2021/1957 K. 2021/5924 T. 21.10.2021

Uygulamada, hata, hile veya korkutma sebebiyle tapu devirlerinin yapıldığı sıklıkla müşahade edilmektedir. Özellikle hile ile yaşlı kişilerin kandırılarak, tapu devirlerinin yapıldığı görülmektedir. Yapılan bu işlemler, iptal edilebilecek işlemler olup, hak düşümü süresi içerisinde işlemin iptali sağlanabilmektedir. 1 ve 10 yıllık süreler üzerinde titizlikle durulmalı ve hak mahrumiyeti oluşmamasına dikkat edilmelidir. Yargıtay 1. Dairesinin örnek bir kararı şu şekildedir :

Somut olayda, dava konusu taşınmaz davalı … tarafından 23.01.2019 tarihinde …’na devredilmiş, dava ise 06.02.2019 tarihinde açılmış, davacının isteği üzerine kayıt maliki … davaya dahil edilmiş olup, davalı …’in davacının oğlu olması nedeniyle dava sürecini kolaylıkla öğrenebileceği ve
taşınmazın devri ile dava tarihi arasındaki kısa süre gözetildiğinde, taraf değişikliğinin dürüstlük kuralına aykırı olmadığı açıktır. Bu durumda, son kayıt maliki …’nun davaya dahil edilmesi HMK 124. maddesine uygun olduğundan, bölge adliye mahkemesince … Hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi doğu olmamıştır. Öte yandan, Türk Borçlar Kanunu’nun 39/1. maddesi “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da kotkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf,
yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onaylamış sayılır. ” şeklinde düzenlenmiştir.
Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildiriminin, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 39. maddesinde belirtilen bir yıllık süre içinde karşı tarafa ulaştırılması gerekir. Bildirimde, geçersizlik sebebi tam olarak açıklanmasa dahi, sözleşmeden dönüldüğü, sözleşmeyle bağlı kalınmayacağı, sözleşmenin feshedildiği, sözleşmenin iptal edildiği gibi açıklamaları mutlaka içermelidir.
Sözleşmeyle bağlı olmama bildirimi (İptal beyanı) hiçbir şekle tabi değildir. Şekle bağlı bir sözleşmede de, örtülü irade beyanıyla iptal bildirimi yapılabilir. Sözleşmeyle bağlı olmama bildiriminde (iptal hakkı) bir yıllık kısa süre, iradeyi sakatlayan sebeplerin öğrenilmesi veya korkunun etkisinin ortadan kalkmasıyla başlar. Bir yıllık hak düşürücü sürenin, daha uzun bir süre ile de sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı doktrinde tartışmalıdır. İradesi bozulan kimse, sözleşmeyi yaptıktan 5, 10 veya 30 yıl sonra yanılma veya aldatmayı öğrenmişse, öğrenme tarihinden itibaren 1 yıllık süre içinde sözleşmeyi iptal edip edemeyeceği konusunda görüş birliği bulunmamaktadır. Bir görüşe göre, sözleşme tarihinden itibaren 10 yıl geçmesi halinde, iptal hakkının son bulacağı ileri sürülmekte, diğer görüşe göre ise, Türk Borçlar Kanununun 39. maddesinde kanun koyucunun daha uzun bir süreyi bilerek koymadığı, kanunun açık hükmü karşısında yorum yoluyla yeni kural konulamayacağı, böyle bir süre konulmasının kanun koyucunun amacına aykırı olacağı ve anılan maddenin açık hükmüne aykırı olacağı belirtilmektedir. (Eraslan Özkaya, Yanılma, Aldatma,
Korkutma Davaları, sayfa, 437- 438)
Geçerliliği açısından herhangi bir şekle bağlanmamış olan bu beyan, karşı tarafa ulaştığı andan itibaren sözleşme ilişkisini (hangi görüş benimsenmiş olursa olsun) kesin hükümsüz hale sokar, iptal beyanı geri
Alınmaz. Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildirimi, sözleşmeyi kesin olarak geçersiz hale getiren bozucu yenilik doğurucu ”inşai” bir haktır(Eraslan Özkaya, Yanılma, Aldatma, Korkutma Davaları, sayfa, 436- 437). Bu niteliği itibariyle de, şarta bağlı tutulamaz ve bu bildirimden dönülemez. İrade açıklaması, karşı tarafın hakimiyet alanına ulaştığı anda istenen sonucu kendiliğinden doğurmaya yeterlidir. Ayrıca bir iptal davası açmaya, dolayısıyla iptali dava yoluyla ileri sürmeye gerek yoktur.” (Prof. Dr. Fikret
Eren Borçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Baskı. 412 vd. Sayfalar) .
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 01.02.1989 tarih 1989/5415 Esas,
1989/512 Karar sayılı kararında; “Davacı, B.K 31. madde hükmü gereğince bir sene içerisinde senetle bağlı olmadığı yolundaki iradesini senette alıcı olarak adı geçen davalıya bildirmiştir. Böylece davacı, bu akdi kabul etmediğini bir yıllık süre içinde bildirdiğinden, işleme sonradan izin vermesi söz konusu olamaz. Bir yıllık süre içerisinde ayrıca dava açmasına gerek yoktur.” denilmiştir.
Yine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2012/6338 Esas, 2012/11554 Karar sayılı, 11.07.2012 günlü Kararında da, “B.K 31 madde hükmü uyarınca ikrah ile akit yapmak zorunda kalan kişi, iptal hakkını bir yıllık hak düşürücü süre içinde kullanmak zorunda olup, bu beyanın bir yıllık hak düşürücü süre dolmadan karşı tarafın hakimiyet alanına ulaşması gerekir. İptal beyanının bir şekle tâbi olduğu konusunda kanunda açık bir hüküm bulunmadığından, hukuki niteliği itibarıyla bozucu yenilik doğuran
bu hakkın kullanılmasının dava açma gibi belli bir usulde ileri sürülmesi
zorunlu değildir.” görüşü kabul edilmiştir.
Dairenin yerleşik uygulamasına göre, yanılma (hata), aldatma (hile), korkutma (ikrah) her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildirimi (iptal hakkı), irade bozukluğunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla kullanılabilir. (1.Hukuk Dairesinin 2014/11612 Esas, 2014/ 14462 Karar, 18.09.2014 tarihli- , 2013/21405 Esas, 2014/50 Karar, 13.01.2014 tarihli, 2016/11701 Esas, 22.12.2016 tarihli, 2003/52 Esas, 2003/762 Karar, 22.01.2003 tarihli v.d. birçok karar)
Bu durumda, gerek akademik görüşler, gerekse Yargıtayın ve özellikle
Dairenin “ …bir yılık hak düşürücü süre içinde, karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih veya zımni bir irade açıklaması ile sözleşme feshedilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da iptal hakkı kullanılabilir.” şeklindeki yerleşik uygulamaları nazara alındığında, iptal hakkının ileri sürülmesinin hiç bir şekle tabi bulunmadığı, hele hele dava açmanın zorunlu olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davacının … Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/4788 soruşturma numaralı dosyasındaki 19.07.2018 tarihli ifadesinde; yaklaşık 3 yıl önce taşınmazın devrini kızlarından duyduğu ve davalı …’i arayarak “tapuları boz” dediğini belirttiği anlaşılmakla; davacının sözleşmeden dönme iradesini davalı …’e ulaştırıp ulaştırmadığının bu konuda tanıklar yeniden dinlenmek suretiyle tespit edilerek davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacı tarafın temyiz itirazlarının değinilen yönden kabulü ile 6100 Sayılı HMK’nin 371/1- a maddesi gereğince … Bölge Adliye Mahkemesi Yargıtay Kararları 253
1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA(İstanbul Barosu Dergisi – 2022/3)

Av. Mehmet Mustafa ÖZÜNVER

                İLETİŞİM
        GSM: +905068134357  
 Email: info@ozunverhukuk.com

•DİĞER HUKUKİ YAZILARIMIZ İÇİN TIKLAYIN

Etiketler
Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı
Hemen Ara