Kıdem süresinin niteliği hususunda doktrin ve uygulamada görüş birliği bulunmamaktadır. 1475 sayılı Kanunda belirtilen bir yıllık sürenin fiili çalışma şeklinde anlaşılmaması gerektiğini öncelikle belirtmek gerekir. Kanunda belirtilen tam yıldan kastedilen, işçinin işverene bağımlı olarak devam eden en az bir senelik hizmet süresidir. Örneğin 01/01/2016 tarihi itibari ile hizmet ilişkisi başlamış olan bir işçi, 01/01/2017 tarihi ile birlikte kıdem tazminatı için ön koşul olarak belirtilen bir tam yıllık süreyi doldurmuş olmaktadır. Belirtilen bir tam yıllık süre içerisinde işçinin raporlu ya da istirahatli olarak çalışamadığı günler kural olarak yıl hesabından düşülmeyecektir. Örneğin işçi, 01/01/2016- 01/01/2017 tarihi arasında 30 gün raporlu olarak çalışmasa dahi bir tam yıl çalışmış kabul edilecek ve diğer şartların mevcudiyeti durumunda kıdem tazminatına hak kazanacaktır.
Ancak yukarıda da bahsedildiği gibi bu hususta öğretide görüş birliği bulunmamaktadır. Bir kısım yazarlar İş Kanunu m. 14, f.2’de “işçilerin kıdemleri (nin) hizmet akdinin devam etmiş veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde çalıştıkları süreler” in ifadesini dayanak yaparak kıdem süresinin işçinin çalıştığı sürelerin oluşturacağını öne sürmektedir.[1] Halbuki f.2’de belirtilen “çalıştıkları süre” ile iş sözleşmesine dayanarak geçirilen süre kastedilmiştir.[2] Nitekim baskın görüş te bu doğrultudadır.
Yargıtay’ın Görüşü ve Makul Ölçüt :
Bununla birlikte Yargıtay, işçinin kaza ve hastalık gibi nedenlerle işçinin işe gidememesi durumunda gidemediği tüm sürenin kıdeme dahil edilmesini hakkaniyetli görmemiş ve makul ölçüyü aşan sürenin kıdem hesabında göz önüne alınamayacağını içtihat etmiştir. İşçinin istirahatli ya da raporlu olduğu günler, ihbar süresini altı hafta aşmıyorsa makul kabul edilmiş ve bu sürenin kıdeme dahil olduğu belirtilmiştir. Ancak işçinin ihbar süresine eklenen altı haftayı aşan raporlu günlerinin kıdem hesabında göz önünde bulundurulmayacağı ifade edilmiştir. Yargıtay’ın makul ölçü hesabını örnekle açıklayalım: İki yıl işverenin yanında çalışan işçi geçirdiği kaza sebebiyle yüz gün raporlu olarak işe devam etmemiştir. Buna göre; iki yıl çalışan işçinin ihbar süresi altı haftadır. Altı haftalık ihbar süresine eklenecek altı haftalık süre ile makul süre tespit edilecektir. Yani oniki haftaya kadar işçinin raporlu olduğu günler kıdem hesabında göz önünde bulundurulacak geri kalan onaltı günlük süre ise kıdem hesabına dahil edilmeyecektir.
[1] Reisoğlu 44; Cuhruk 10
[2] NARMANLIOĞLU 553 ve orada anılanlar.